T.C.
YARGITAY
17. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/5387
Karar No: 2016/1759
Karar Tarihi: 16.02.2016
YARGITAY KARARI
Yargıtay Kararı
....
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm taraf vekillerince
temyiz edilmiş davalı vekilincede duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 16.02.2016
Salı günü davalı vekili Av. ... geldi. Davacı tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde
verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği
düşünüldü.
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkilinin sevk ve idaresindeki araca davalının sürücüsü olduğu araçla kusurlu
olarak çarpması sonucu 28.07.2009 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacının yaralandığını,
sürekli maluliyet oluştuğunu, bir yıl süreyle çalışamadığını ve bakıma muhtaç kaldığını belirterek,
fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, sürekli iş göremezlik nedeniyle 13.000 TL, geçici iş
göremezlik nedeniyle 1.000 TL, bakım masrafı olarak 800 TL, fizik tedavi, hastane ve ulaşım giderleri
olarak 200 TL olmak üzere toplam 15.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden
itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 07.03.2010
tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini, sürekli iş göremezlik nedeniyle 106.720,69 TL, geçici iş
göremezlik nedeniyle 4.000 TL, bakım masrafı olarak 1.386 TL, fizik tedavi, hastane ve ulaşım
giderleri olarak 350 TL olmak üzere toplam 112.456,69 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; davada 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, isnat edilen kusur oranını kabul
etmediklerini, tazminat taleplerinin fahiş olduğunu öne sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davalı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek, davacının %23 oranında
sürekli maluliyetine göre, bilirkişi raporu benimsenerek, davanın kısmen kabulüne, 112.356,69 TL
maddi, 20.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan
tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp,
değerlendirilmesinde, özellikle, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi
raporunda belirtilen kusur oranının hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına; manevi
tazminatın takdirinde BK.'nun 47. maddesindeki (6098 s. TBK. md. 56) özel haller dikkate alınarak
hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı
vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi
gerekmiştir.
2-Dava, Borçlar Kanunu'nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK. m. 54) gereğince çalışma gücü kaybı
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 1 /3nedeniyle maddi tazminat ve 47. maddesi (TBK m. 56) gereğince manevi tazminat istemine ilişkindir.
HUMK.'nun 275 (HMK.md.266) ve devamı maddelerine göre çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren
konularda ihtisas sahibi kimselerin dinlenmesi ve rapor alınması gerekir.
Somut olayda, davacının çalışamadığı günler için geçici iş göremezlik süresinin ve maddi zararının
belirlenmesi teknik ve özel bilgiyi gerektiren konulardan olup, mahkemece bu zarar kalemi yönünden
aktüer bilirkişisinin hastane belgelerine göre tespit ettiği süreler dikkate alınarak karar verilmesi doğru
değildir.
O halde, mahkemece, kazada yaralanan davacının geçici iş göremezlik süresi hakkında kaza ve dava
tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit
İşlemleri Yönetmeliği'ne uygun olarak düzenlenen bir rapor dosyada bulunmadığından, davacının
geçici maluliyet süresinin tespiti için tüm tedavi evrakıyla birlikte en yakın Adli Tıp Kurumu şubesine
sevki sağlanıp belirtilen yönetmelik hükümlerine uygun olarak olaydan dolayı geçici iş göremezlik
süresinin ve bu süre içerisinde bakıma ihtiyacı olup olmadığının tespiti yönünden rapor alındıktan
sonra, geçici iş göremezlik tazminatı miktarının belirlenmesi için aktüerya uzmanı bilirkişiden rapor
alınması, ondan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde
hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3-Davacının gelirinin belirlenmesi tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır.
Somut olayda, davacı vekilince davacının trafik kazasından önce taksi şoförü olarak çalıştığı
belirtilmiş, davacı tarafından işi ve geliri konusunda herhangi bir belge ibraz edilmemiş, mahkemece
alınan bilirkişi raporunda davacının geliri tanık beyanları doğrultusunda 2.000 TL kabul edilip, asgari
ücretin 3.65 katına göre tazminat hesabı yapılmıştır.
Böyle bir davada gerçek zararın belirlenmesi için, davacının gelirinin daha net ve ispata yarar somut
delilerle ortaya konulması gerekmektedir.
Öncelikle davacıya bu konuda ispat imkanı verilmesi, kazadan önce yaptığı işi araştırılarak, çalıştığı
işyerine ait defter, vergi, muhasebe kayıtları, Sosyal Güvenlik gibi kayıtların getirilmesi ve davacının
işkolu ile ilgili kuruluşlara yazı yazılarak muhtemel gelirin tespit edilmesi ve bu miktara göre
tazminatın belirlenmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar
verilmesi doğru görülmemiştir.
4-Davalı vekili, davacıya, müvekkili tarafından davadan önce 6.000 TL ödeme yapıldığını savunmuş
ve buna ilişkin banka makbuzu ibraz etmiştir. Yine davalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta
şirketi tarafından davadan önce davacıya 15.970,54 TL ödeme yapıldığı sigorta şirketinin cevabından
anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda, davalının zorunlu mali
sorumluluk sigorta şirketi tarafından davadan önce davacıya yapılan ödeme ve davalının ödemesi
mahsup edilmemiştir. Oysa, davalı şirket tarafından yapılan ödemeyi tazminat hesabı yapılmadan önce
alan davacı, hesap tarihine kadar geçen süre nedeni ile aldığı paranın yasal faizi kadar kazanım elde
etmiştir. Zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davacıya yapılan ödemenin, ödeme günü ile
tazminatın hesaplandığı güne kadar geçen süredeki işlemiş yasal faizinin de ödeme tutarı ile birlikte
hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından indirilmesi gerekir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeden yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya
uygun görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
5-Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası nedeni ile yaralanan kişiye bağlanan aylığın niteliği ve
bağlanan aylığın rücuya tabi ödemelerden olup olmadığının belirlenmesi, zararın tazmininden sorumlu
olanların mükerrer ödeme yapmasının önüne geçilmesi ve zarar görenlerin gerçek zararlarının üzerinde
sebepsiz zenginleşmemesi için önemlidir.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 2 /3Sosyal Güvenlik Kurumunun yazısında, davacıya 11.06.2001 tarihinde gelir bağlandığı bildirilmiş
olup, mahkemece davacıya bağlanan gelirin rücuya tabi olmadığı gerekçesiyle tazminattan mahsubu
yapılmamıştır.
Mahkemece davacıya SGK tarafından bağlanan maaşın rücuya tabi olup olmadığının araştırılması,
rücuya tabi olduğunun anlaşılması halinde, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bildirilen ilk peşin
sermaye değerlerinin hesaplanan tazminattan mahsubu için ek rapor alınması ve sonucuna göre karar
verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması isabetli olmamıştır.
6-Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tazminat hesabı yapılırken davacının
çalışabileceği aktif dönem ve emeklilik dönemi pasif dönem ayrımı yapılmadan aynı gelir üzerinden
hesaplama yapılmış olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair
temyiz itirazlarının reddine; (2),(3),(4),(5) ve (6) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün BOZULMASINA, 16.02.2016 gününde oybirliğiyle
karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 3 /3
Av. Muhammed Numan Güleç
Bu sitede bulunan her türlü bilgi, yazı ve yapılan açıklamalar bilgilendirme amaçlıdır. Reklam amacı taşımaz. Bu nedenle, haksız rekabet yaratıldığı şeklinde algılanmamalı ve yorumlanmamalıdır. Ziyaretçiler ve Müvekkillerin, Sitede yayımda olan bilgiler nedeniyle zarara uğradıkları iddiası bakımından Hukuk Büromuz herhangi bir sorumluluk kabul etmemektedir.